Gezginlerle Röportaj bölümümüzün bu haftaki konuğu, sevgili Banu Demir Koçoğlu.
Banu Hanım, Antalya’da yaşıyor ve gıda mühendisi. Şu an MBA yapıyor ve nörobilim üzerine çalışıyor. Ayrıca, tam bir bale tutkunu. Bu konuyu kendisi, şu şekilde anlatıyor.
Bale, çocukluğumdan beri en büyük tutkularımdan biri. Çok erken yaşta başladım. Ancak, şartlar mühendis olmamı gerektirdi ve bale bir hobi olarak hayatımda yer etti. Birkaç sene önce dizimle ilgili yaşadığım sıkıntılardan dolayı ara vermem gerekse de sağlığım ve ömrüm elverdiği sürece birbirimizden kopamayacağımız kesin. Beni yakından tanıyanlar bilir; aşırı keyifli ve mutlu olduğum zamanlarda, kendimi çaresiz ve dipte bulduğum anlarda odama kapanıp saatlerce dans ederim. Bale, bir nevi kendimi ifade etme ve duygularımı dışavurma şeklim. Evlenme teklifini bile, bir Kuğu Gölü Balesi esnasında aldım. 🥰
Banu Hanım, gördüklerini ve deneyimlerini bnudmr adlı Instagram sayfasında paylaşıyor.
Seyahat tutkunuz nasıl başladı?
Aslında, şu tarihte ya da şu olayla başladı diyebileceğim spesifik bir bilgi yok belleğimde. Ama çocukken “Büyüdüğünde ne olmak istiyorsun?” diye sorduklarında verdiğim cevaplar arasında “turist olmak” da varmış. O zamanlar küçüğüm tabii; seyahat etmeyi, keşfetmeyi, farklılıklarla büyülenmeyi ve büyümeyi, kısıtlı kelime dağarcığımla “turist olmak” kavramına yüklemişim. Sanırım o zamandan bu yana içimdeki bu istek de benimle birlikte her seyahatimde büyüdü biraz daha.
-Turist olmak cevabı orijinalmiş.
😃 Sizin, kendinize has cevaplarınız, yorumlarınız, üslubunuz, çocukluğunuzdan geliyor anlaşılan. Hiç kaybetmemişsiniz bunları, ne güzel.
Yaa, çok teşekkür ederim, utandım şimdi. Küçükken öğretmenlerim de bazen, sorduğum soruları duyunca, yazdığım kompozisyonları okuyunca “Bunlar nereden geliyor senin aklına?” derlerdi. Kafamın içinde bir gün geçirip, nasıl çalıştığını öğrenmek isteyen arkadaşlarım bile oldu zamanında. Ama bence herkes kendine has ve özel aslında. 😃
Seyahat sizin için ne ifade ediyor?
Hani tiyatro için insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı derler ya, aslında seyahat de buna çok benzer bir şey bence. Çünkü seyahat ederken sadece bir yeri, bir tarihi, bir kültürü keşfetmiyorsunuz. İnsana dair, hatta kendinize dair de çokça şey öğreniyorsunuz. Günlük hayatınızın sıradan akışında asla gerçekleşmeyecek çok garip olaylar sizi bulabiliyor ve demek ki ben bu şartlar altında böyle davranan biriymişim diyebiliyorsunuz. Bu şaşkınlıkla karışık aydınlanma hali de bana müthiş keyif veriyor.
Seyahatlerinizde bavulunuzda olmazsa olmazınız var mı? Varsa nedir?
Olmazsa olmazım, diyebilir miyim bilmiyorum ama yanıma minik bir ecza çantası almaya çalışıyorum mutlaka. Yara bandı, ateş düşürücü, ağrı kesici tarzı basit şeyler oluyor içinde. İhtiyaç duyana kadar gereksiz gibi görünse de bazen hayat kurtarıyor böyle detaylar. Onun dışında yine benzer bir mantıkla minik bir dikiş setim olur bavulumda.
-Harika. 👍👏 Aslında herkesin bulundurması lazım. Dikiş seti de düşününce mantıklı aslında.
Bu tarz şeyler, aslında yaşaya yaşaya öğreniliyor, biraz da. Bir seyahat sırasında yanınızda olmayan ama ihtiyaç duyduğunuz şeyleri diğer seyahatlerinizde unutmuyorsunuz kesinlikle. 😃
-Aynen katılıyorum. 👍 Çok haklısınız.
Sizce Seyahat mi yoksa Tatil mi?
Açıkçası bir seyahate çıktığımda şartlar uygunsa, tatil de yapıyorum çoğunlukla. İkisi birbirini tamamlayan şeyler benim için. Gezmek, görmek, keşfetmek müthiş bir duygu ama oldukça da yorucu. Her ne kadar bu yorgunluktan şikayetçi olmasam da, nihayetinde insanım ben de. Pilimin bittiği yerlerde tatil devreye giriyor işte. Seyahatlerimin sonuna ya da uzunluklarına bağlı olarak aralarına tamamen keyif yapabileceğim molalar ekleyerek kendimi şarj ediyorum ben de.
SEYAHAT Mİ TATİL Mİ yazısına göz atmak isterseniz tıklayabilirsiniz…
Seyahatin size kattığı en önemli şey nedir?
Günlük hayatta oldukça planlı programlı biriyimdir. Bu, seyahatlerim için de geçerlidir. Ancak ne kadar planlı programlı olsanız da bazen gideceğiniz yer tadilatta oluyor. Bazen, iki yer arası mesafe, sandığınızdan uzun sürüyor. Bazen, bir otobüs kaçıyor ve o otobüsle birlikte gitmeyi planladığınız birkaç yere, veda etmek durumunda kalıyorsunuz. Ara sıra da hava tahminlerinde yanılıyorlar, yağmura yakalanıyorsunuz. Yeniliklere ne kadar açık olsanız da bazı yöresel lezzetler damak zevkinize uymayabiliyor, açlıkla sınanıyorsunuz.
Kısacası seyahat etmek size her türlü durumla başa çıkmayı öğretiyor. Eskiden olsa mızmızlanacağım, üzüleceğim ya da panik olacağım birçok olay karşısında, artık “Durum bu, elimde bunlar var. En iyi ne yapabilirim?” diyorum.
Bir nevi kişisel gelişim de sağlıyor aslında. Sıklıkla seyahat eden insanların, zamanı verimli kullanma, stres yönetimi, empati geliştirme ve olaylara başka pencerelerden bakabilme konularında çok daha başarılı olduğunu düşünüyorum bu yüzden.
Bir roman kahramanı olsaydınız, romanın hangi yıl nerede geçmesini isterdiniz?
Dönem dönem çok farklı şeylere ilgi duyabildiğim için bu sorunun sonsuz cevabı var, şu an kafamda. 😃 Mesela son zamanlarda İskandinav mitolojisine sardım, deniz ya da ilham tanrıçası olduğum bir roman şahane olabilirdi. Birkaç ay sonra sorulsa başka bir gezegende hatta başka bir galakside yaşama adım atan ilk insan olmak isterdim belki. Hayal gücünün sınırsızlığı çok keyifli değil mi? 😃
-Haklısınız, hayal gücünün sınırı yok. Sizin ki de epey büyükmüş. O da gezmekle, görmekle, okumakla doğru orantılı. Biraz da karakter ve inanç meselesi. Eski Sicilya’da, bir mafya ailesi lideri olan hanımağa karakteri de çok ilginç olabilir. Güler yüzlü, neşeli, pozitif bir hanımağa karakteri çok enteresan ve sürükleyici olabilir diye düşünüyorum. 👍😃
Hayatınızdaki ilk seyahatiniz nereye ve kimlerleydi?
Ailemleydi. Çoğu kişinin de böyledir muhtemelen. 😃 Nereye olduğu kısmı biraz karışık. Benim hatırladığım en eski seyahatim, daha mini mini bir bile olmamışken Pamukkale’ye idi. Ama ailemin anlattığına göre öncesinde de çokça yer gezmişiz aslında. Ne diyebilirim ki, fotoğraflı kanıtlar vardı ellerinde. 😃
-Hatırladığınız Pamukkale’yse o olsun. Süpermiş.👍 Pamukkale’yi ilk gördüğünüzde de anne ve babanıza, kim bilir ne ilginç sorular sormuşsunuzdur. Ancak, daha öncesindeki fotoğraflı kanıtları merak etmedik de değil.😃
Antalyalı olduğumuz için, kıyı şeridi boyunca şehrin bütün ilçelerini gezmişiz zaten. Manavgat, Alanya, Gazipaşa, Kemer, Kaş, Finike, Demre… Onun dışında Muğla, Aydın, İzmir, Isparta, Afyon, Burdur diye uzayıp gidiyor liste. Sayelerinde sadece birkaç senelik ömrüme onlarca seyahat sığdırmışım bile. 😃
Türkiye’de ve dünyada bugüne kadar gittiğiniz yerlerden en beğendiğiniz yer hangisi? En beğendiğiniz yer Türkiye’de ise tek cevap verebilirsiniz.
Türkiye için Kapadokya ve Pamukkale diyebilirim. Tabii, birde tüm Ege ve Akdeniz kıyıları! 😃 Bali’deki pirinç tarlalarından da çok etkilenmiştim. Hepsi, estetik birer sanat eseri gibiydi…
Tekrar gitmek isterim dediğiniz bir yer var mı, varsa neden ve neresi?
Beni az çok tanıyanlar, soruyu okur okumaz, Bali dedi bile. 😃 Ne kadar gezsem bitmeyecek, ne kadar kalsam yetmeyecekmiş gibi bir şeydi, oradayken hissettiklerim. Aslında kısa bir seyahat değildi; adanın sadece turistik cazibe merkezlerini gezmekle kalmadım, daha kırsal bölgelerine de gittim. Bir süreliğine de olsa oranın yerlisi gibi yaşamayı da deneyimledim. Bilemiyorum, tadı damağımda kaldı galiba. İlk fırsatta, şöyle gidip birkaç ay doya doya yaşamak istiyorum orada. 😃
Bir daha asla gitmem dediğiniz bir yer var mı, varsa neden ve neresi?
Gittiğim yerleri değerlendirmiyorum, deneyimliyorum aslında ben. Seyahatlerimde olabildiğince kendi yargılarımı bir kenara bırakıp sıfırdan küçük bir çocuk gibi insan olmayı öğreniyorum, ama bu sefer oranın gelenekleri ve doğrularıyla. Bu yüzden gittiğim yerler iyi ya da kötü değil, benzer ya da değişik geliyor bana.
Bir film ya da dizi çekme şansınız olsaydı hangi türde, nerede ve neden orda çekmek isterdiniz?
Yol hikayelerimi çekmeye kalksam sanırım güzel manzaralı, aksiyon ve komedi dolu bir film olurdu. Beni yakından tanıyan çoğu kişi bilir, kolay kaybolabilen biriyim. Genelde öyle saçma yerlerde kayboluyorum ki bulunmam da kolay olmuyor. Hikaye tropikal bir adada bir kadının balta girmemiş bir ormanda şaşkınca ve çaresizce oradan oraya koşuşturmasıyla başlayabilir mesela. Sonunda kaybolduğunu kabullenerek telefonla eşini arayıp kaybolduğunu söyler ve ekler: Etrafımda ağaçlar ve küçük bir yol var. Gel beni bul! Artık ormandan çıkmaya çalışan kadının yaşadığı korku dolu komik anları, adamın elindeki bilgiyle eşini bulmaya çalışırken yaşadığı maceraları siz düşünün. Bu tarz bir olayı kim bilir kaç kere yaşadık eşimle. 😃 Spoiler gibi olacak ama kahramanlarımız bir şekilde birbirilerini buluyorlar en nihayetinde. 😃
-Eşiniz sizi bulana kadar vahşi hayvanlarla epey kaynaşırdınız. Sonra da gelen eşinizi kovalayabilirlerdi. 😂 Size alıştıkları için, gelen eşinizi bilmediklerinden size zarar verebileceğini düşünebilirlerdi.
Hahah, neden olmasın? Mesela Bali’de tırmandığımız bir dağdaki ormanda çokça vahşi maymun vardı. Turistlere bu konuda sürekli uyarıda bulunuyorlardı ama benim vahşi hayvanlarla kaynaşmam kısmı oldukça fantastik yine de. 😃
Türkiye’de ve dünyada en beğendiğiniz plaj hangisi? En beğendiğiniz plaj Türkiye’deyse tek cevap verebilirsiniz
Kaputaş ve Ölüdeniz. Bu ikisini çokça duymuşsunuzdur zaten. 😃 Ek olarak, Fethiye Boncuklu Koyu ve Selimiye’deki suyun berraklığına da hayran kalmıştım, ben.
-Dünya’da yok mu?
Şu ana kadar Türkiye’dekiler dışında gittiğim bütün plajlar, okyanus kıyısındaydı. Ben, biraz daha denizciyim sanırım. 😃
KAŞ yazısına göz atmak isterseniz tıklayabilirsiniz…
Türkiye’de ve dünyada, kış turizmi olarak tercih ettiğiniz ya da merak ettiğiniz bir destinasyon var mı, varsa neresi?
Doğruyu söylemek gerekirse ben tam bir Akdenizliyim. Soğuk havaya, çetin geçen kışlara pek alışık değilim. Zaten 20-25 derecenin altında bir sıcaklıkta da hasta olurum hemen. 😃 Kış turizmi pek benlik bir şey değil bu yüzden. Anlayacağınız göçmen kuş gibiyim, sürekli sıcak bir yerlere göç halindeyim. 😃
Türkiye’de ve dünyada en çok merak ettiğiniz ve gitmek istediğiniz yer neresi? En merak ettiğiniz yer Türkiye’de ise tek cevap verebilirsiniz.
Aslında, her yeri merak ediyorum ve görmek istiyorum tabii ama önceliklerim var elbette. 😃 Türkiye’de, bir Karadeniz gezisi planlamayı düşünüyorum. Onun dışında Mardin’i çok merak ediyorum. Bir de hazır yanıbaşımızdayken, dünyaca kabul görmüş lezzetleriyle Şanlıurfa ve Gaziantep mutfaklarını gidip yerinde tatmak istiyorum. 😃 Yurtdışında ise öncelikli olarak aklımda Japonya, Orta ve Güney Amerika var. Norveç’te kuzey ışıklarını izlemek de bu listeye dahil oldu son zamanlarda.
-Banu Hanım, güzel yerler sıralamışsınız. Türkiye’de saydığınız yerleri görmek nasip oldu da Norveç’te kuzey ışıklarını görmek benim de hayalim. Özellikle, Norveç’te Tromso şehri bunun için ideal deniliyor.
Evet, öyle söyleniyor. Umarım yeterince şanslıyızdır bunun için. 🍀
-İnşaallah. Hıım, siz de takip ediyorsunuz anlaşılan. Genelde, İsveç’te görmek istiyorum cevabı geliyor ama Tromso başka. Başlı başına harika manzaralar sunuyor zaten. Kuzey ışıkları da denk gelince manzaranın güzelliği katlanıyor…
Burada yaşarım yada yaşamak isterim dediğiniz bir yer var mı, varsa neden ve neresi?
Açıkçası denize kıyısı olan, sıcak iklimli, nefes alabildiğim, özgür hissettiğim ve huzur bulabildiğim her yerde çok da güzel yaşarım. İşte şimdi tam bir Akdenizli gibi konuştum değil mi? 😃
-Evet. 😃 İlla deniz kenarı mı olmalı? Göl kenarı ya da orman veya yayla da olmaz mı? Deniz deyince mesela Lübnan’daki Ölüdeniz’de olur mu? 😃
Lübnan’ın, diğer koşulları sağladığından pek emin değilim. Sizin güzel hatırınız için deniz olmazsa okyanus kıyısıyla da idare ederim diyelim. 😃
-Yani, biliyorum, bence de sağlayamayabilir. 😃 Takılma maksatlı söylemiştim. Ne cevap vereceğinizi merak ettim. Ancak, yine de bir örnek verirseniz fena olmaz.
Mesela, Barcelona ve LA’den çok güzel enerjiler alıyorum ama gidince fikrim değişir mi bilmiyorum.🤷♀️😄
-İşte bu. 👍 Örnekler harika. Vaaaay, LA. Bu tabiri, herkes kullanmaz. Helal. 👍👏 Büyük çoğunluk Los Angeles diye söyler.
Hahah, teşekkür ederim. 🙈☺️
Burada yaşayamam, bana göre değilmiş dediğiniz yer ya da yerler oldu mu, Türkiye’de ve Dünya’da?
Şu ana kadar gittiğim hiçbir yer için böyle bir şey düşünmedim. İnsan mecbur kaldığında her yere ve her duruma adapte oluyor zaten. Belki de henüz aksini düşündürtecek bir deneyim yaşamadığım içindir, bilemiyorum.
Türkiye’de ve dünyada bugüne kadar sizi yaşamıyla, kültürüyle, insanlarıyla en çok zorlayan ve kendinizi evinizde gibi hissettiğiniz bir yer oldu mu? Olduysa neresi?
Hani, Uğur Gürsoy’un yarattığı karikatür kahramanı Fırat “Burası benim evimmiş meğersem!” diyordu ya, ben de Bali’ye gittiğimde aynen bunu söylemiştim kendi kendime. Türkiye’de ise doğduğum, büyüdüğüm şehrin yeri çok ayrı bende. Antalyalıyım ve bayılıyorum bu şehre. Herkes kendi memleketi için böyle hissediyordur herhalde. 😃
Zorlayan yere gelince, bazı şehirlerin bazı semtlerinde kıyafet konusunda yaşadığım sıkıntılar geliyor aklıma sadece. Ama denk geldiğim birkaç kişinin tavrını koca bir semte, şehre ya da ülkeye yüklemem doğru olmaz bence.
-Helal olsun, harika, çok insancıl bir cevap…
Adrenalin içeren aktiviteler sever misiniz? Seviyorsanız, yaptığınız en heyecanlı aktivite neydi?
Hahah, bu soruya ne desem yalan olur. 😅 Aslında çok sevdiğimi söyleyemem. Ama eşim bayılıyor böyle şeylere. Haliyle gaza getiriyor beni de. İlginç bir şekilde, başta ne kadar korksam da sonra keyif aldığımı itiraf ediyorum ben de kendime. 🤫
-Peki, gaza gelip yaptığınız ve keyif aldığınız bir aktivite oldu mu?
Mesela, parasailingi eşimin üstelemesi üzerine denemiştim. Koca bir şehrin ayaklarımın altında olması, havada usulca süzülmek ve bu yükseklikten manzaranın tadını çıkarmak aslında tahmin ettiğimden çok daha tehlikesiz ve keyif verici bir deneyimmiş. 😌
Bir keresinde de aquparkın birinde korkusuz müşterilere challenge olarak sunulan bir kaydırak vardı. Eşimin yaklaşık bir saatlik ısrarı üzerine birlikte denemeye karar verdik biz de. Tepeye çıktığımızda beklerken taşikardi geçirmeye başladım ben zaten. Bir noktada sıra bize geldi ve ana bıraktım kendimi. İlk aşamada oldukça dik bir kaydıraktan kaymaya başlıyorsunuz aşağı doğru. Ama işte çok dik olduğu için bir noktadan sonra kaydırağa temas edemez hale geliyorsunuz ve havada uçarak düşüyor gibi hissediyorsunuz. En dip noktada kaydırakla tekrar buluşuyorsunuz, bu sefer kazandığınız kinetiği potansiyele dönüştürerek havaya fırlatıyor sizi. Bu noktada gerçekten havada uçuyorsunuz. Sonrasında ise iniş için hazırlanmış kaydırağa doğru serbest düşüşe geçiyorsunuz.
İndiğimiz noktada tezahürat eden, alkışlayan, videomuzu çeken insanlar karşılamıştı bizi. Çok değişik bir duyguydu. Başta aşırı korktuğum bir şeyin, deneyince bu kadar heyecanlı ve eğlenceli geleceğini tahmin etmezdim doğrusu. Hatta o kadar keyif aldım ki eşime bir daha yapalım diye ben teklif ettim sonra. 🙈😅
-Sanırım, tahmin ettiğim kaydırak. Kaydıraklarda en sevdiğim diyebilim. Harika…👍
Türkiye’de ve dünyada sizde hayal kırıklığı yaratan bir yer ya da yapı oldu mu, olduysa neresi?
Şu ana kadar seyahat ettiğim hiçbir yer ve gördüğüm hiçbir yapı hakkında hayal kırıklığıydı diyemem. Ne olursa olsun keşfedilen, öğrenilen her şey değerli bence. Ama yerlerden ve yapılardan bağımsız olarak seyahat ettiğim noktalardaki bazı insanların tavırları, bende hayal kırıklığı yarattı diyebilirim.
Örnek vermem gerekirse, bu yaz Fethiye seyahatimde Kelebekler Vadisi’nde insanların tepede fotoğraf çekildikleri yere ellerindeki pet şişeleri ve çöpleri bıraktıklarını gördüm. Amintas Kaya Mezarları’nda da durum pek parlak değildi. Duvarlar, kimisi kazınmış kimisi de boyayla yazılmış isimlerle doluydu. Çok üzücü gerçekten!
Dünyadan bir örnek olarak da Bali Swing’i söyleyebilirim. Manzaraya, salıncaklara ve konsepte diyecek hiçbir lafım yok ama tamamen turistlere yönelik fahiş fiyatlar söz konusuydu. Bu tarz salıncakları, gittiğiniz pirinç tarlalarında, kahve fabrikalarında ve daha birçok yerde ücretsiz kullanabiliyorsunuz zaten.
-Bu sorun maalesef neredeyse her yerde var. Bir türlü bilinçlenemedik, toplum olarak. Çöp kutusu mu yok, gittiğiniz yerde. Yanınıza küçük bir poşet alın, giderken poşete koyup götürün, çok mu zor değil ama işte. Biraz karakter, kültür ve bilinç meselesi.
Türkiye’de ve dünyada hayran kaldığınız bir yer ya da yapı var mı, varsa neresi?
Çok var! Bir kere yapı itibarıyla kaya mezarlarını oldukça ihtişamlı ve etkileyici buluyorum. Ek olarak Türkiye’den ilk aklıma gelenler; Anıtkabir, Yerebatan Sarnıcı, Dolmabahçe Sarayı, Aspendos, Phaselis, Karmylassos, Damlataş Mağarası, Pamukkale Travertenleri ve Peri Bacaları. Side ve Myra antik kentlerinde sergilenen taşlardaki işlemeler de dönemin şartları göz önünde bulundurulunca büyüleyici gelmişti bana.
Dünyada ise UNESCO miras listesine girenlerden tutun da en basit ve küçük olanlara kadar Bali’deki tüm pirinç tarlaları diyebilirim. Onun dışında Lempuyang Tapınağı, Monkey Forest ve Tirta Gangga geliyor aklıma.
Türkiye’de ve dünyada en beğendiğiniz, hafızanıza kazınmış manzara hangisiydi?
Pierre Loti ve Galata Kulesi’nden İstanbul’u, Çandır Tepesi’nden İztuzu Plajı’nı ve Babadağ’dan Ölüdeniz’i seyrettiğim anlar, her detayıyla, hâlâ aklımda. Yeşile ve maviye doyuran Kaleköy ve Alanya Kalesi manzaraları da efsanedir bu arada.
ÖLÜDENİZ yazısına göz atmak isterseniz tıklayabilirsiniz…
Dünyada ise Agung yanardağının heybetli görüntüsü, hafızamdan hiç silinmiyor.
Seyahatlerinizde başınıza ilginç ya da komik bir olay geldi mi? Geldiyse kısaca bahsedebilir misiniz?
Kaybolmalarım dışında mı? 😅 Mesela, Monkey Forest’ta üzerime giydiğim palmiye desenli tulumdan olsa gerek, maymunlardan biri, beni ağaç sanıp üzerime atladı ve tırmanmaya başladı. Maymunların size temas etmesi durumunda hareketsiz kalmanızı ve hayvanı ürkütmemenizi söylüyor, girişteki görevliler. Zaten, o an yaşadığım şeyin şokuyla donakaldığım için ağaç rolü yapmam pek de zor olmadı takdir edersiniz ki! 🙈😄
Birde, Bali’nin fazla turistik olmayan kasabalarında yerel halktan birileri sizi görünce birlikte fotoğraf çekilmek isteyebiliyor. Çoğu da İngilizce bilmediği için ben el kol hareketlerinden onların fotoğraflarını çekmemi istiyorlar sanmıştım başta. Zamanla alıştım ama.☺️
-Ağaç olmak tabiri vardır ya onu bizzat yaşamışsınız. Trajikomik bir durummuş. Dinleyince çok komik ama o an ki duygularınızı az çok tahmin edebiliyorum…
Seyahatlerinizde unutamadığınız, tadı damağınızda kalan bir lezzet var mı, varsa nedir?
Fethiye’de Cami Altı Dondurmacısı diye bir yer var. Gecenin bir vaktinde bile önünde yarım saate yakın sıra bekliyorsunuz. Dondurmaları, tatlandırıcı şurup ve ek bir aroma kullanmadan tamamen meyvelerin kendilerinden üretiyorlar. Resmen, tattığım anda çocukluğuma gittim. Yolu düşenler mutlaka denesin derim. Antalya’ya gelecekler için de tahinli piyazı öneririm. Bunun tadını bir kere aldıktan sonra normal piyaz yemeyeceklerine eminim. 😋
-Dondurmacı hangi caminin altında. 😉😃
Hahah. 😅😅
Sırf şu lezzet için bile gidilir dediğiniz bir yer var mı varsa neresi?
Gittiğim değil ama lezzetleri uğruna gitmek için can attığım yerler var: Şanlıurfa ve Gaziantep!
-Harika. Yurt dışında var mı?
Henüz yok.
Elinizde olsa şurada şunu değiştirmek isterim dediğiniz bir yer ya da yapı var mı varsa neden?
Spesifik olarak bir yeri ya da yapıyı değiştirmek istemezdim herhalde. Ama elimde yetki olsa tarihi ve doğal güzelliklerin, daha iyi korunabilmesi adına çözümler üretmeye çalışırdım, öncelikli olarak.
-Mükemmel bir cevap…👍💯👏
🙏☺️
Banu Hanım, son olarak takipçilerinize söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Böyle söyleyince utandım biraz. 🙈 Takipçilerim değil de benzer düşünceleri ve zevkleri paylaştığım, bilgi alışverişi yaptığım arkadaşlarım diyelim, biz ona. Sosyal medyada elimden geldiğince bilgilendirici ve ilham verici şeyler paylaşmaya çalışıyorum. Hiçbir şeyi laf olsun diye yazmıyorum ya da öylesine koymuyorum. Umarım bu çabam ve özenim geçiyordur onlara. 🍀 Sadece tek bir kişinin bile, herhangi bir konuda, içindeki potansiyeli keşfetmesine katkıda bulunabildiysem, ne mutlu bana. ☺️
-Yine mükemmel ve samimi bir cevap…👍💯👏
Teşekkür ederim. 🙈😊
-Banu Hanım, bu keyifli röportaj için çok teşekkür ederim. Bana zaman ayırıp, beni dinlediğiniz için. Her röportajım gibi çok keyif aldığım ve çok memnun kaldığım bir röportaj oldu.
Benim için de bir zevkti. Anlatırken keyif aldığım anlara dönmüş oldum sayenizde. ☺️
Keyifli bir röportaj olmuş. Keyifle okudum. Devamını gelmesini diliyorum.
Keyifle okudum.Devamını bekliyorum…
Ne güzel insanları bizimle buluşturuyorsunuz. Keyifle okuyoruz ve yaşıyoruz.
Yine keyifli ve içten bir röportaj olmuş. Tebrikler Öneriler harika. Kadın o kadar güzel ve temiz gülüyor ki insanın içi ısınıyor. Rabbim, gülen yüzünü hiç ağlatmasın.
Ben de 20-25 derece insanıyım, soğuklar hiç bana göre değil:)
Cok keyifli bir röportaj olmuş yine, emeğinize sağlık
Ah döviz kuru iyice belimizi büktü:(
Bali’yı ben de çok merak ediyorum, umarım kısa zamanda nasip olur
Keyifli bir sohbet, devamını bekliyorum.