GİZEM TÖZÜM İLE KEYİFLİ RÖPORTAJ

Gezginlerle röportajın bu haftaki konuğu, sevgili Gizem Tözüm.

Aslen Ankaralı olan Gizem Hanım, 12 yıldır İstanbul’da yaşıyor. Freelance stil danışmanlığı yapan Gizem Hanım, iktisat mezunu. Yönetim ve Organizasyon Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladıktan sonra Styling ve Stil Danışmanlığı eğitimleri aldı. Kendini bildi bileli yollarda. En büyük tutkusu seyahat ve sanat. “Ne gezdin bee” diyenlerden çok sıkılsa da; bu O’nu daha da teşvik ediyor. Tüm deneyimlerini seyahatgurusu instagram sayfasında paylaşıyor.

Seyahat tutkunuz nasıl başladı?

Küçük yaşlarda ailemle gittiğim tatiller ve diğer aile fertlerimin yaptığı sık yurtdışı seyahatleriyle seyahat ve yol merakım oluşmaya başladı. Sonrasında Sadettin Teksoy ve Coşkun Aral’ın TV programlarıyla da bu, bir tutkuya dönüştü. Sürekli, programlarda gördüğüm yerleri, Büyük Atlas’ta bulmaya çalışıp, ansiklopedilerden okurdum. (Z kuşağı arkadaşlar, Büyük Atlas ve ansiklopedi okumanın ne olduğunu bilmeyebilir. ☺️)

– Aynı şeyi ben de yapardım ve ara sıra hâlâ yapıyorum…👍

Çok keyifliydi.

Seyahat sizin için ne ifade ediyor?

Seyahat; benim için en büyük özgürlük, keşif, kendini tanıma ve bulma fırsatı. Her yol içerisinde kendine has sorun ve deneyimler barındırıyor. Bunlarla karşılaşıp, her defasında bambaşka tepkiler verince, kendinizde hiç bilmediğiniz yönleri baştan keşfediyorsunuz. İnsana en büyük özgüveni, yine yollar sağlıyor. Yeni kültürler, coğrafyalar, farklı insanlarla, ufkunuz daha da genişliyor. Aynı zamanda, büyük bir başkaldırı. Herkesin kolayca cesaret edemeyeceği bir olgu, seyahat etmek.

Tabularınızı ve duvarlarınızı alaşağı ediyor. Dünyanın ne denli büyük; sizin, hayatınızın ve sorunlarınızın ise ne denli küçük olduğunu ve aslında önemsiz olduğunuzu farkediyorsunuz. Kısaca seyahat; özgürleşmek, sınırları kaldırmak, bitmeyen bir deneyim ve uyanış…

– Muhteşem bir cevap. Bakış açınıza bayıldım…👍

Teşekkür ederim.

Seyahatlerinizde bavulunuzda olmazsa olmazınız var mı? Varsa nedir?

Güneş gözlüğü, saç düzleştirici ve topuklu ayakkabı. Çöle de gitsem, yolun ne getireceği belli olmadığından (tecrübeyle defalarca sabit) bir tane topuklu ayakkabı için her daim bavulumda yer var. Hahahah

– Topuklu ayakkabının olmazsa olmaz olması iyiymiş…😃

Sizce Seyahat mi yoksa Tatil mi?

Sanırım tatil yapmayalı seneler oldu. 😃 Benim için öncelik seyahat, tatilden önce geliyor. Keşfetme ve deneyim arzusu; dinlenmek, zamanı ağır akışta yaşamaktan daha önemli. Genel itibariyle insanların “dinlenme” olgusuyla, benim “dinlenme” anlayışım taban tabana zıt. Yeni bir tat, koku, doku, keşif. Kısacası deneyim; bana dinlenmişlik ve mutluluk hissiyatını veriyor.

– Güzel cevap…👍

SEYAHAT Mİ TATİL Mİ? yazısına göz atmak isterseniz tıklayabilirsiniz…

Seyahatin size kattığı en önemli şey nedir?

Özgüven, cesaret ve nefis dostluklar. Çocukluğumdan beri fazlasıyla sosyal bir insan olsam da; yalnız seyahat etmek, gittiğim her yerde beni daha girişken ve daha özgüvenli bir insan yaptı. Dünyanın her yerinden, harika dostluklarım ve pek çok şehirde “evim” oldu. Nereye gitsem çalacak bir kapım var. Hatta bu, arkadaşlarım arasında da espiri konusudur. 😂

– Aslında işin özü, cümlede gizli. “Yalnız seyahat etmek.” Kalabalık ya da iki kişi seyahat edildiğinde, seyahatin kattığı önem ve anlam eksik kalabiliyor…

Çok haklısınız.👍

İyi bir ressam olsaydınız, nereyi ve neden resmini çizerdiniz? Kendinizi bu resimde nereye koyardınız ve resime ne gibi dokunuşlar yapardınız?

Wooow. Bu, zor bir soru oldu. 😃 İyi bir ressam olsam, kesinlikle Uyuni Tuz Çölü’nü resmederdim. İnsana, kendisini, hayatını ve evreni sorgulatan bir bölge. Dünyanın en büyük tuz çölü. Kimi çevreler göl olarak nitelendiriyor. Gittiğim hiç bir coğrafyada bu denli küçük, evrende gerçekten toplu iğne başı kadar yer kapladığın hissiyatına kapılmamıştım. Tüyleri ürperten derecede uçsuz bucaksız. Hal böyle olduğundan; insanı sorgulamaya iten bir coğrafya da olduğundan Uyuni Tuz Çölü’nü çizip, kendimi bu devasa beyazlığın içerisinde bir toplu iğne olarak imgelerdim.

– Tam aradığım tarzda bir cevap oldu. Toplu iğne olarak imgelemek güzel bir cevap…👍

Bir roman kahramanı olsaydınız, romanın hangi yıl nerede geçmesini isterdiniz?

Ahhh. Kesinlikle, 1920’ler Caz Çağı Amerikası’nda; New York’ta geçerdi, romanım. Amerika’nın en baskıcı, yasakçı, vatandaşa en ağır yükümlülükler getirilen dönemi olsa da, Caz Çağı’yla insanların giyim alışkanlıkları, eğlence alışkanlıkları, dinlenen müzik türleri, pozitif yönde değiştiği ve halk bu baskıcı düzenin içerisinde hala dans, müzik, eğlence ve şaşaa içerisinde yaşayabildiğinden, o dönemde geçen bir roman kahramanı olmayı isterdim. 😃

– Süper bir cevap…👍

Hayatınızdaki ilk seyahatiniz nereye ve kimlerleydi?

Hayatımda ilk seyahatim sanırım 4-5 yaşlarımda Alanya’ya oldu, ailemle. 😃

İlk tek başıma seyahat tecrübemse, 19 yaşımda, Amerika’yaydı.

Türkiye’de ve dünyada bugüne kadar gittiğiniz yerlerden en beğendiğiniz yer hangisi? En beğendiğiniz yer Türkiye’de ise tek cevap verebilirsiniz.

Dünyada en beğenip, büyülendiğim yerler; Şili’de Atacama Çölü, Bolivya’da Uyuni Tuz Çölü, Arjantin’de Arjantin Paragonyası, Peru, İzlanda, Endonezya’da Bali.

Türkiye’de ise Şanlıurfa’daki Göbeklitepe, Fethiye’de Büyük Boncuklu Koyu ve herkes gibi Kapadokya. 😃

FETHİYE yazısına göz atmak isterseniz tıklayabilirsiniz…

– Sanırım insan için en, bir tane olmayabiliyor. Bu soruya genelde birkaç cevap veriliyor çünkü. 😉☺️

Tekrar gitmek isterim dediğiniz bir yer var mı, varsa neden ve neresi?

Çok yer var ama liste başı kesinlikle Peru. Öyle büyülü, öyle olağanüstü ve enerjisi o kadar değişik bir ülke ki.. İnanılmaz zengin bir tarih, kültür ve mutfağı barındırıyor. Ülkede yapacak çok şey, gidecek çok fazla yer ve müze var. Seyahat etmek seneler içerisinde gastronomi merakı da getirdi bana. Bu sebeple Peru; keşif anlamında beni içine çekerken, dünyanın en iyi mutfaklarından olan Peru mutfağı da önemli etkide bulunuyor, tekrar gitmem için. 😂

– Peru mutfağının bu kadar etkileyici olduğunu bilmiyordum…🤔

İnanılmaz zengin bir mutfak. Birkaç sene üst üste dünyanın en iyi mutfağı ödülünü aldı, gastronomi çevrelerince.

Bir daha asla gitmem dediğiniz bir yer var mı, varsa neden ve neresi?

Aslına bakarsanız gittiğim her yeri tecrübe, deneyim ve kendime katkı olarak gördüğümden; tatsız tecrübem dahi olsa günün sonunda “iyi ki gitmişim” diyebiliyorum. O sebeple bu soruya verebileceğim cevap “hayır, yok.” 😃

Bir film ya da dizi çekme şansınız olsaydı hangi türde, nerede ve neden orda çekmek isterdiniz?

Buenos Aires’te bir romantik komedi filmi çekmek isterdim. Buenos Aires, diğer latin şehirlerinden, mimarisi ve yaşam tarzı açısından oldukça farklı. Daha Avrupai, daha romantik bir mimariye sahip. Aşkın dansı tangonun da doğduğu topraklar. İnsanları hem snob, hem de bir o kadar cana yakın. Hem tehlikeli, hem de güvenli. Derin ekonomik krizlerine rağmen; eğlenmeyi, yemeyi, içmeyi ve sosyalleşmeyi ihmal etmiyorlar. Enteresan ve tanıdık bir yaşam tarzları var, bu yönüyle. 😂 Tatlı bir romantik komedi bu şehre kesinlikle çok yakışırdı.

– Yıl olarak günümüz dünyası sanırım…

Ahh evet, pardon onu atlamışım. 😃

Türkiye’de ve dünyada en beğendiğiniz plaj hangisi? En beğendiğiniz plaj Türkiye’deyse tek cevap verebilirsiniz.

Türkiye’de Fethiye’de bulunan Büyük Boncuklu Koyu Plajı. (Tesis ismi verip reklam yapmak istemiyorum) Ne zaman gitsem büyülendiğim ve sonsuz huzur bulduğum bir koy. Ayrıca, Didim Altınkum Plajı, (Keşke daha bakımlı ve özenli olsa) Çeşme Alaçatı’daki Delikli Koy Plajı ve Çeşme Altınkum Plajı.

ALAÇATI yazısına göz atmak isterseniz tıklayabilirsiniz…

Dünyada ise klasik olacak ama Phi Phi Adası, Maya Bay, Krabi Phra Nang Plajı, Ko Poda Adası Plajı, Küba Varadero.

– Yine en’ler epey fazla.😉 Ancak, hepsi de birbirinden güzeller. O yüzden karar vermek de zor. Çok haklısınız…☺️

Bence dünyayı gezdikçe, en kavramından yoksunlaşıyorsunuz. Her defasında şaşırmaya, en güzel yer burası demeye, devam ediyorsunuz. 😂

Türkiye’de ve dünyada, kış turizmi olarak tercih ettiğiniz ya da merak ettiğiniz bir destinasyon var mı, varsa neresi?

Kış turizminden kasıt, kayaksa şayet; kayak ve snowboard merakım hiç yok. 😂 Ancak, eğer yapıyor olsaydım Dolomiti Dağları’na gitmek isterdim.

Türkiye’de ve dünyada en çok merak ettiğiniz ve gitmek istediğiniz yer neresi? En merak ettiğiniz yer Türkiye’de ise tek cevap verebilirsiniz.

Türkiye’de en merak ettiğim yerler; Nemrut ve Ağrı Dağı. Dünyada ise Şili Patagonyası.

– Ağrı Dağı zirvesi mi? Yoksa, uzaktan da olsa görseniz yeter mi? 😉😃

Tabi ki zirve ☺️ Dağlarla aramda garip bir bağ var, açıklayamadığım. 3 senedir, sürekli planlayıp, iptal ettiğim bir rota Ağrı. 🙂

Burada yaşarım yada yaşamak isterim dediğiniz bir yer var mı, varsa neden ve neresi?

Varşova’da yaşarım. Önceki senelerde, 1 sene Polonya’da, başka bir kentte yaşadım. Sonrasında da ülkeyle bağımı koparmayıp, sık ziyaret ettim. İnsanlar yardımsever, neşeli, kültürlü. Yaşam buraya göre daha kolay. Ayrıca, oldukça da sosyal bir şehir.

Burada yaşayamam, bana göre değilmiş dediğiniz yer ya da yerler oldu mu, Türkiye’de ve Dünya’da?

Her yerde, her insanla mümkün mertebe anlaşabiliyorum ama Hindistan ve Pakistan’da yaşayamam. Yemekler benim için fazla baharatlı ve insanların egoları ve alınganlık seviyeleri oldukça yüksek. Bu yüzden de çabuk yanlış anlayabilen bir toplum. Gerçekten iletişim kurmak çok zor. 🥹

– Hindistan ve Pakistan’daki insanların egolarının yüksek olmasına şaşırmadım değil. Sanırım aşırı lüks içinde yaşayan kesimi. Eğer toplumun her kesimi öyleyse, gerçekten çok ilgiçmiş… 🤔

Türkiye’de ve dünyada bugüne kadar sizi yaşamıyla, kültürüyle, insanlarıyla en çok zorlayan ve kendinizi evinizde gibi hissettiğiniz bir yer oldu mu? Olduysa neresi?

Dünyada kendi evim gibi hissettigim yer; Varşova, Bangkok ve Havana. Türkiye’de ise; İzmir ve Ankara. ( memleket gibisi yok. hahaha )

En çok zorlayan yerler ise dil bariyerini iliklerime kadar hissettiğim Bogota ve Hindistan. (yukarıda belirttiğim sebepler yüzünden) Ülkemizdeyse Konya.

Adrenalin içeren aktiviteler sever misiniz? Seviyorsanız, yaptığınız en heyecanlı aktivite neydi?

Maalesef, uzaktan sevenlerdenim. 😃 Çok korkuyorum. 😃

– Hadi ya. Adrenalin tutkunu bir havanız var gibi.🤔

Herkes bunu söylüyor ancak izleyiciyim sadece. 😂

Türkiye’de ve dünyada sizde hayal kırıklığı yaratan bir yer ya da yapı oldu mu, olduysa neresi?

Viyana benim en büyük hayal kırıklığımdı. Daha büyülü, masalsı ve daha Avrupai bir şehir beklerken, belki de giden göçmen ve sığınmacılık etkisiyle, şehir orjinalliğini yitirmiş durumdaydı. Yahut ben çok büyük beklentiye girmiştim şehirle alakalı. 🤣😂

– Vay be. Viyana’ya şaşırdım.😯 Türkiye’de var mı?

Sanırım yok. Her yer, olması gerektiği gibi bizde.

Türkiye’de ve dünyada hayran kaldığınız bir yer ya da yapı var mı, varsa neresi?

Türkiye’de, Yere Batan Sarnıcı. Her gittiğimde büyüleniyorum. Dünyada ise Machu Picchu ve Perito Moreno Buzulu.

Türkiye’de ve dünyada en beğendiğiniz, hafızanıza kazınmış manzara hangisiydi?

İzlanda Jökulsarlon buzul gölünün olağanüstü manzarası ile Tayland Maya Bay’deki nefis gün batımı en hafızama kazınan manzaralarına.

Tek bir helikopter turu yapma şansınız olsaydı, hangi şehrin üzerinde yapmak isterdiniz?

Kesinlikle, New York’ta yapmak isterdim.

– Bu soruya çoğunlukla New York cevabını alıyorum ki bunu sonuna kadar hak eden bir şehir…👍

Aynen.

Seyahatlerinizde başınıza ilginç ya da komik bir olay geldi mi? Geldiyse kısaca bahsedebilir misiniz?

Seyahatte sürekli komik ya da enteresan olayları çekme magnetiyim desem, abartmış olmam. 😃 İlk aklıma gelenlerden; seneler önce Polonya’dan Almanya’ya geçmiştim. İstanbul’a dönmek için, Frankfurt Havalimanı pasaport kontrol noktasında polise, pasaportumu verdim. Pasaport bilgilerimi sisteme girdikten sonra Alman polis memurunun yüz ifadesi değişti. Almanca bir şeyler söyledi, anlamadığımı söylediğimde, yanıma geldi ve yolu işaret ederek, beni bir yere doğru götürmek istediğini anladım. Gittiğimiz yerde, başımı kaldırdım ve “Polizei” yazıyordu. İster istemez gerilip, panikledim. 😬 Memur, sırt çantamı aldı ve beni hücreye koydu. Şok ve korku içerisindeydim. Bir anda kendimi kodeste buldum özetle. 😂 Tahminim, 2 saat sonra gelip kapıyı açtılar. İngilice konuşan bir polis, nihayet açıklama yapma ihtiyacında bulundu.

Polonya çıkışında pasaportuma damga vurmamışlar ve benim Almanya’ya girişim de yapılmamış. Dolayısıyla şüpheli ve kaçak muamelesi yapmışlar bana. Daha sonra Polonya giriş damgasını görüp, orayı aramışlar ve açığa kavuşmuş herşey. Evrakları imzalayıp, sırt çantamı aldım. Uçak kaçmıştı tabi ki. 😂 Bir sonraki uçakla dönmek zorunda kalmıştım.Yola çıkmak, her zaman göründüğü gibi toz pembe olmayabiliyor. 😃

– Kesinlikle. Yol hali bu. İnsanın başına herşey gelebiliyor, maalesef.☹️

Seyahatlerinizde unutamadığınız, tadı damağınızda kalan bir lezzet var mı, varsa nedir?

Buenos Aires’teki Don Julio’da yediğim etler, Cartagena’daki Hindistan cevizli pilav ve Krabi’deki sokak satıcısından aldığım Pad Thai, aklımdan çıkmayan lezzetler. 😍

Elinizde olsa şurada şunu değiştirmek isterim dediğiniz bir yer ya da yapı var mı varsa neden?

Bu konuya bir girersek çıkamayız ya da kötü sonuçlar başımıza gelebilir. 😂 En iyisi mi bu konulara hiç değinmeyelim. 😃

– Şarkı gibi oldu. 😂 Gerçi, herkes bir şeylere değindi üslubunca, bir şey olmadı. Siz ağır konuşacaksanız olmaz tabii. 😃

Gizem Hanım, son olarak takipçilerinize söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Yola çıkmaktan, adım atmaktan hiç korkmayın. “Oralarda başına bir şey gelirse”, “nasıl gideceksin oralara”, “tek başına yapamazsın” diyenlere asla kulak asmayın ve hayallerinizin peşinden gidin. Dünya çok güzel. ❤️

– Gizem Hanım, herşey için çok teşekkür ederim. Çok keyifli bir röportajtı. Büyük keyif aldım, tüm röportajlarından aldığım gibi.

Ben de çok teşekkür ederim. Ben de büyük keyif aldım.